21 Ağustos 2012 Salı

İstanbul Denince akla...


Türkiye
 Türkiye, yılda 30 milyon turist alıyor. Bu sektörde dünya da 6. sırada yer alıyor. İstanbul bu başarının altın çocuğu olarak görülebilir. Bakalım neden?

İstanbul
Mimari Payitaht
  Yalnız görsel ihtişama önem vermez ruha da önem verir. Mimari referanceları, orta asya ve Anadolu Selçuklu, İstanbullun fethinden sonra da doğu Roma, batılı mimariden esinlenmiştir.

  Camilerde dairesel hatlar sonsuzluğun sembolü, Osmanlı mimarisinde bahçe düzenlemesi de yapılar kadar etkili bir imaj bırakıyor. Örneğin, çınar servi gibi ağaçlar camide kullanılır. Şehrin planlamasında temel alınan binaların yükselliğidır. İbadet yerlerini çevresine evler yapılır, ilk Müslüman mahalleri bu yolla çıkmıştır. Şehri yapılaşması dini mekânlar etrafında oluşur. Mahallerde, avra merkezi yaudilerin, kilise merkezi hristianların, cami muslümanların isimlerini taşır. Selâtin cami, padisah için yapılan camilerden biridir. Türkiye’de İmporatorlarla kimlik bulan bu yapılar 19 taneyi bulunuyor.

  Hem idaire hem din, muhtarlık sistemi başlayana kadar tek elden yürütülüyor. Avarız vakıfları imam ve sakinleri oluşturuyor. Hoşuma giden sadaka taşları oldu. Yardım amaçlı yapılar yollarda bulunuyor. Ortasındaki çukura para bırakabiliyoruz ve bu gelenekle ihiyacı olan insanlara yardım etmiş oluyoruz.

  Ahşap evlerde hoşuma giden detaylar: Cumba, kapıda tokmak( iki tane farklı boyutlarda bulunuyor bu gelen konuğun kadın mı yoksa erkek mi olduğunu ayırt etmemizi sağlıyor), ilk katta cam bulunmuyor. Osmanlı mahalle mantığını, Topkapı cami etrafında bulunan soğuk çeşme sokakta görebiliriz. Yazar, Ahmet Haşim’de eserlerinde yer verir.
Mimar sinanın eserleri: 84 cani, 53 mescit,364 tane eseri bulunuyor.

Yavuz Selim cami
1522’te, Osmanlının yükseliş döneminde kurulan bu yapıdaki detaylar ilgimi çekti. Örneğin: İç avlunun ortaya yerleştilmesi ve merkezin dört köşesinin selvi ağaclarıyla tamamlanması yapının görsel bir bütünlük oluşturmasını sağlıyor. Ayrıca Camide 16 yy dan çiniler bunuluyor.
Mihriban cami
Üsküdarda bulunan caminin avlusunda 3.cü Ahmet çeşmesi buluyor. Etek giymiş kadın figurüne benziyor. Formel olan hareketlilik bölgede bulunan evlerinde mimarisine yansımış.
Edirne kapı cami,
Dikkatim il olarak ışığın iç mekândaki kalitesi oluyor. Binanın kubbesinde 61 tane pencere bulunuyor. (Kubbenin 20 m çapı, 37 m yükseklik). Anlatılmak istenen, İç güzellik, aydınlığın insanda temeli oluşturmasıdır. Mimar Sinan her daim kıskanılacak bir üstad. Ona ilham veren Mihriban sultanın dogum günün 21 Marta denk gelmesi, (gece gündüzün eşit olduğu) yapıtlarının konumunu belirlemiş. Mihribah sultan a âşık isminin anlamı güneş ve ay demek.  Ay iki camisinin arasında dogup arasında batıyor.
Esmail-hüsna(yacamii Allahın isimlerinden biri anlamı istediğin kadar insanı topla).

Yaptığım araştırmalar süresince 'elsissmila.blogcu.com' sitesinde keşfettiğim ve okurken zevk aldığım yazıyı da sizinle paylaşmak istedim. Özellikle dönemin yaşam biçimini yansıtan fotoğraflara dikkat etmenizi tavsiye ederim.2008'de paylaşılan yazı söyle başlıyor: 

Bir Zamanlar İstanbul, Dünyaya bedelmiş..!

Şehirde daha tarih öncesi çağlara ait bir takım yerleşim bölgeleri olduğu tespit edilmiştir. 1942 - 1952 yılları arasında Kadıköy çevresindeki Fikir Tepesinde yapılan kazılar sırasında M.Ö. 3.000 yılına ait bir takım aletler, iskeletler bulunmuştur.


Bu durum İstanbul'un Asya kıyılarında o çağlarda insanların yaşadığını açıkça ortaya koymaktadır. Rumeli tarafında da kazılar yapılacak olursa buralarda da çok eski çağlardan kalma çeşitli kalıntılara rastlanacağı sanılmaktadır.

1870-Haliç
Bugünkü İstanbul şehirlerinin çekirdeğinin yani Haliç'in güneyinde kalan parçanın ilk sakinleri Trak'lardı. Fenikeliler ise Kadıköy'ünde yerleşmişlerdi. Bilindiği gibi Traklar Hint-
Avrupa Fenikeliler ise Sami ırklarındandır. 

1880-Sarayburnu
Yunanlılara göre; Yunanistan'ın Megara şehrindeki Bizans'ın yönetimindeki bir Yunanlınlar kafilesi M.Ö. 658'de bugünkü Sarayburnu'na gelip yerleştiler. Bundan sonraki yüzyıllarda şehir yavaş yavaş ikinci derecede bir liman ve ticaret şehri olmaya yüz tuttu. Roma egemenliği altında iç bağımsızlığını koruyan bu ticaret şehri, ancak M.S. II. yüzyılda bir Roma sitesi oldu.


Kadıköy Çarşı

İmparator Konstantin, 325'te yeni ve büyük bir şehir yapımına girişti.11 Mayıs 330'da bu şehir kesin olarak Roma'nın yerine dünya imparatorluğunun başkenti oldu. Daha Konstantin devrinde şehrin nüfusu 200.000'i geçti. Fakat birkaç milyonluk Roma'nın kalabalıklığına ve büyüklüğüne erişmekten uzak bulunuyordu. 395'te imparatorluk ikiye ayrılınca İstanbul Doğu İmparatorluğu' nun başkenti oldu. Justinianus devrinde yani VI. Yüzyılda nüfusu milyonu aştı, dünyanın en büyük şehri haline geldi. VII. Yüzyılın sonundan başlayarak Bağdat nüfusu, büyüklüğü ve zenginliği bakımından İstanbul'u geride bıraktıysa da , şehir hiçbir zaman milyonu aşan nüfusunu kaybetmedi. Ancak Latinler' in işgalinde bu büyük nüfus dağıldı.

Asya'da ki imparatorluklarının yıkılması üzerine Avrupa'ya gelen ve bu kıtanın en büyük kısmında olan Hun Türklerinin hakanı Atilla, 447'de Büyükçekmece'ye kadar geldi; fakat Bizans'ı yıllık bir vergiye bağladıktan sonra geri döndü. Hun' lardan sonra gene Asya da ki imparatorluk tahtını kaybeden Avar (Apar) Türkleri Avrupa'ya geldiler ve 616'da İstanbul'un önlerine kadar ilerlediler. 626 yılında Avarlar'ın şehri kuşatması, tarih boyunca Bizans'ın karşılaştığı en önemli tehlikelerden birini meydana getirdi. Kadıköy ve Üsküdar tarafından da İranlılar (Sasaniler) bu kuşatmaya katılıyorlardı. Büyük şans esri olarak Bizans bu kuşatmayı ağır şartlarla atlattı.

Üsküdar iskelesi
İslam dinin ortaya çıkmasından sonra Arapların başlıca hedeflerinden biride İstanbul oldu. 668-669 kuşatması gelecekteki halife Yezid'in başkomutanlığı altında yapıldı. 665'te Bizans donanmasını yok eden İslam donanması bu kuşatmaya açık bir kapı hazırlamıştı. Bu sefere Peygamberin bayraktarı Halid İbni Zeyd (Ebu Eyyubu'l-Ensari) ve Peygamberin birçok arkadaşı katıldı. Bu kuşatmadan bir sonuç çıkmayınca Halife Muaviye, 673-674'te şehri bir kere daha karadan kuşattırdı. Araplar Kapıdağı yarımadasında üslenerek tam yedi yıl sefer mevsiminde İstanbul önlerinde göründüler. Fakat bileşimi yalnız Bizanslılar tarafından biline "Rum Ateşi" yüzünden bir sonuç çıkmadı. 713-714'te tekrar Prens Mesleme, tekrar İstanbul'u kuşattı. Bu kuşatma Bizans'ı yıkılma tehlikesiyle yüz yüze getirdi. Arapların şehri alması ve Avrupa'ya hakim olması bir gün meselesi sayıldı. Fakat İmparator Leon'un enerjisi durumu kurtardı. Bu kuşatma Avrupa tarihinin dönüm noktalarından biri sayılır.781'de gelecekteki halife Harunureşid'te şehri kuşattı; fakat yıllık vergi karşılığında geri çekildi.


Edirnekapı
Bundan sonra Bulgar Türkleri, İstanbul için en büyük tehlike teşkil etti.813'te Kurum Han, Bizans ordusunu Edirne meydan savaşında yok ettikten sonra, şehri kuşattı. Fakat kat kat surlarının ululuğu ve dayanıklılığı Bizans'ı gene kurtardı. 1090'da başka bir Türk topluluğu, Peçenekler Çekmece'ye kadar geldiler.

Üsküdar Çarşı
Malazgirt'ten birkaç yıl sonra Selçuklu Türkleri Üsküdar'a kadar geldiler ve İznik'i Türkiye'nin başkenti yaptılar; fakat Avrupa'ya geçemediler. Birinci Haçlı seferi Bizans'ı Selçuk Türklerinden kurtardı. Ve Bizans'ın Türkler tarafından fethini 3,5 yıl geriye itti.

Galata Kulesi-Asya'dan
16 Nisan 1204'te, Bizans'ı Türklerin elinden kurtarmak emeliyle hazırlanan Haçlı Seferinin dördüncüsü, özellikle Bizans'a yöneldi. Şehrin heybeti ve zenginliği karşısında gözleri kamaşan fakir Avrupalılar, İstanbul'u şiddetli bir savaştan sonra aldılar. Tarihte ilk defa olarak şehre barbarlar egemen oldular. Milyonluk şehir en müthiş yağma, katil ve saldırılarla karşılaştı ve zenginliğinin büyük kısmını kaybetti. On binlerce elyazması yakıldı. Kiliseler son şamdanlarına kadar yağmalandı. On binlerce İstanbullu kılıçtan geçirildi. Kadınlar saldırıya uğradı. Bütün bu hareketlere yalnız savaşçılar değil, Latin Rahipleride katıldı. İznik'e sığınan Bizans İmparatorluğu başkentini Latinler'in elinden almak için amansız bir mücadeleye girişti. Latinler İstanbul'da bir imparatorluk kurdular ve tahtı bir Fransız Hanedanına verdiler. Sonunda 1261'de Paleologoslar'ın idaresindeki Bizanslılar İstanbul'dan Latinleri kovdular. İmparatorluğun başkenti İznik'ten tekrar İstanbul'a nakledildi. Fakat bu dönemde şehrin nüfusu tahminlere göre yarım milyondan da aşağıya düşmüştü. Bununla beraber -İspanya'da ki Arap şehirleri hariç- Avrupa'nın en büyük şehri idi. Bu devre kadar Hıristiyan Avrupa'da hiçbir şehrin nüfusu 150.000'i aşmamıştır.


İstanbul-1920
Bundan sonra Bizans, Osmanlı Türkleri ile karşı karşıya kaldı. Daha sonra Orhan bey Üsküdar'a geldi. İmparator ile pek sıkı ilişkiler kurdu. 1390 baharında Orhan Gazi'nin torunu Yıldırım Bayezit, şehri kuşattı fakat ağır vergi karşılığında kuşatmayı kaldırdı. Yıldırım'ın İstanbul'u almak azim ve kararı kesindi. Ancak Timur olayı bu fethi yarım yüzyıl geride bıraktı. 1396'da Türkleri Avrupa'dan sürmek ve Bizans'ı kurtarmak için gelen bütün Avrupa devletlerinin kuvvetlerinden meydana gelmiş büyük Haçlı ordusunu yok eden yıldırım Anadolu Hisarı'nı yaptırdı ve 1397'de şehri kuşattı. Fakat kuşatma savaşına girmedi; büyük Türk birliklerini şehre bağlamak istemedi. Uzun süren bir abluka ile Bursa gibi İstanbul'un da boyun eğip teslim olacağını düşündü. Bizans bu durumdayken Timur, 1402'de Yıldırım'ı yendi.

Salacak Sarayı
Yıldırım'ın oğlu Musa Çelebi, 1411'de İstanbul'u kuşattıysa da alamadı. Yıldırım'ın torunu II. Murat'ın 1422'nin 15 haziranından 24 ağustosuna kadar süren pek şiddetli savaşlara sahne olan kuşatması, artık şehrin son günlerini yaşadığını gösterdi. Anadolu'da bir ayaklanma olması, Bizans'ı bu defada kurtardı. Fakat II. Murat'ın oğlu II. Mehmet, şehri almayı hemen hemen bir sabit fikir haline getirmişti. 29 Mayıs 1453'te İstanbul'u alarak Ortaçağ'a son verdi.

İstanbul'un, surları içinde kalan bölümünün, yedi tepe üzerinde kurulduğu söylenir.

Bu tepelerin yerleri:

1- Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camiinin bulunduğu tepe.


Sultan Ahmet Camii

Ayasofya 1870
2- Çemberlitaş ve Nuriosmaniye Camiinin bulunduğu tepe.

Nuruosmaniye Camii
3- Beyazıt Camii, Üniversite ve Süleymaniye'nin bulunduğu tepe.

Süleymaniye Camii
4- Fatih Camiinin bulunduğu tepe.

Fatih Camii
5- Yavuz Selim Camiinin bulunduğu tepe.
6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camiinin bulunduğu tepe.
7- Kocamustafapaşa semtinin bulunduğu tepe.

Bunlardan başka, İstanbul'da surların dışında kalan ünlü tepeler şunlardır:
Bunlardan başka, İstanbul'da surların dışında kalan ünlü tepeler şunlardır:
Beykoz'da Yuşa Tepesi, Rumelihisarı'ndaki Şehitlik Tepesi, Sarıyer'de Maden Tepesi, Paşabahçe'de Karlıtepe, Beyoğlu'nda Tepebaşı ve Fetihtepe; Şişli'de Hürriyet Tepesi, Gayrettepe, Esentepe, Kuştepe, Köğıthane'de Nurtepe, Şirintepe Seyrantepe, Gültepe, Çeliktepe; Kadıköy'de Fikirtepe, Göztepe; Usküdar'da lcadiye Tepesi, Sultantepe, Nakkaştepe, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca tepeleri.


Beykoz-17 mart-1878

Samatya


Rumeli Hisarı-1870

Kuruçeşme

Bebek -1910

İstanbul Boğazı-1870



Tophane-Atlıtramvay

Tünel-Santral Sineması

Taksim Sineması

Saray Sineması

Taksim Kışlası

Taksim Sular İdaresi-1920


Tokatlıyan Lokantası

Tokatlıyan Oteli

Salı Pazarı-Dolmabahçe

Beşiktaş İskelesi


Galata Köprüsü-1870-11912

Pier Loti'den Haliç-1920

Galatasaray-1958


Galata Kulesi-1920


Nişantaşı  Kavşağı


Meşrutiyet Cadddesi-1960


Göksu(Anadolu yakası)


Su Kemeri -Fatih (Avrupa Yakası)


Fener Patrikhane-1920


Büyükada İskele-1925


Tarabya-1920 ,Fransız Elçiliği-Yazlık Saray

Kağıhane-1920

Unkapanı



Sinan Genim-mimar
Önemli yapılarımız, Süleymaniye cami avlusundan, kulelibahçedeki (Beyazıt kulesi) ve nakkaş tepeden(askeri bölge) istanbulu seğretmekten zevk alıyor.

Yapılaşma adına, Laleli-gedikpaşaya değişimin şart olduğunu hatırlatıyor. Tarihten de yaptığı alıntılardan, 1957’de yüksek katlı bina hakkının 5 katla sınırlı olması ilgimi çekti.
Şehrin şuanki çarpık yapılaşmasının temelinde, ‘Eksik olan insanlığın bu kürtürel seviyede bulusmaması yatıyor’ diye ekliyor. Kızı, mimar babası hakkında ‘Cumhuriyet tarihi mimarı babamın hiç büyümemesini hep çocuksu bir gülümsemesi olmasını istiyorum’ diyor.
İstanbul’da photoğraf çekmekten zevk aldığı Çengelköy iskelesi ve 1699’da yapılan ( en eski yalı)Sadullah paşa yalısı ona ilham veriyor.

Şehrin konumu gereği, Orta asya ülkelerinin ticaret için kullanmasını İstanbul için bir risk oluşturduğunu belirtiyor. 2023’te tamamlanması planlanan kanal projesinin ve 3.cü köprü şart olduğunuda ekliyor. Ancak figuratif anlamda istanbulu İstanbul yapan Üsküdar, Beyoğlu semtleri yok olurlarsa sehirde yok olucağını ve yapıların korunması gerektiğinin altını çiziyor.

’İklim değişikleri sergisi’ İstanbul a geldi. American doğal tarih muzesi New York’tan sonra ülkemize geldi. . Alternatif enerji kaynakları bulmak şart bu yüzden serginin insanları teşvik ediceğini düşünüyorum. Mesela, Karbon salınımına neden olan kömür, enerjinin yüzde kırkı oluşturuyor. Okullar bu sergiyi ders programları kapsamında incelediler, böylece öğrenciler aracılığıyla ailelerde konu hakkında detaylı bilgi almak için sergiyi görmeye teşvik etti.

Prens adaları
Büyük ada: Eskiden sürgün yeri olarak kullanılıyordu. Saat kulesi adanın öne çıkan yapılarındandır.
Kınalı ada: Farklı din meshuplarının buluştuğu bir noktadır. Örnegin: Ristos monastırı, Kınalı ada Camisi meşur ibadet yerlerindendir.
Burgaz Ada: Sait faik Abasıyanık yapıtlarında adadan esinlenmiştir. Renklerin canlılığı, özellikle begonvik çiçeklerinin mor etkisi baskındır. Ortodoksların ibadet yerleri adaya zenginlik katmış.(Aiyos yoonnes kilisesi)
Heybeli Ada: Prens adaları içinde en yeşil olanıdır. Aya nicola klisesi adaya karakteristik özellikler katmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder